ERASMUS STAJ PROGRAMI: İNGİLTERE

Hey! Yukarı bak.

Kraliyet ülkesinden herkese merhaba! Mimarlık bölümü 3. sınıf öğrencisiyim. 2. sınıfın yaz ayında Erasmus Staj Hareketliliği bünyesinde stajımı başkent Londra’da gerçekleştirdim. İlk staj deneyimim olmasının yanı sıra bunu Londra’da tecrübe etme düşüncesi heyecanımı ikiye katlamıştı.

Size Kraliyet Ülkesi İngiltere’ye uzanan uzun ve zorlu staj yolculuğumdan bahsedeceğim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu yolculuk her ne kadar zorlu olsa da emin olun karşılığını fazlasıyla alacaksınız. Erasmus+ Staj Hareketliliği ile başlayan serüvenimi adım adım anlatacağım. Şunu da belirtmek isterim, mimarlıkta 2 tür staj vardır; şantiye stajı ve ofis stajı. Benim üniversitemde öncelik şantiye stajına verildiği için şantiye stajımı yapmak üzere ofis aramaya başladım. Tabii ki bu süreç beni çok düşündürdü çünkü yurt dışındaki yapılar ve şantiyeler Türkiye’dekinden farklı bir işleyişe sahip. Bunlardan daha sonra ayrıntılı bir şekilde bahsedeceğim.

NASIL BAŞVURULUR?

Erasmus, öğrenim ve staj hareketliliği olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mimarlık bölümünde rekabetin fazla olması dolayısıyla, hem deneyim olması açısından hem de dilimi geliştirmek üzere staj hareketliliğine başvurdum. Ben işe araştırmakla başladım. Öğrenim gördüğünüz üniversite belli tarihlerde Erasmus Staj Hareketliliği’ne başvuru tarihi açacaktır. (Dış ilişkiler birimi sayfasından bu tarihleri takip edebilirsiniz.)

Başvuru için en az 2.20 not ortalamasına sahip olmanız gerekmektedir. Erasmus koordinatörlüğünden form, gerekli bilgi ve belgeleri aldıktan sonra başvurunuzu yapabilirsiniz. Ben başvurduğum zaman (2019) üniversitemde başvurular form ile oluyordu fakat bu sene başvuru şeklini değiştirip online olarak yapmışlar. Erasmus Koordinatörlüğü’ne giderseniz size gerekli bilgilendirmeler yapılacaktır. Başvuru formunu doldurup, gerekli belgeleri teslim ettikten sonra yazılı İngilizce sınav aşaması karşımıza çıkıyor. Benim üniversitemde bu sınavdan 50 üzeri almanız, sözlü mülakat hakkı kazanmanız için yeterlidir. Yazılı sınavda yeterli puanı aldıktan sonra sözlü mülakat yapılıyor. Size sohbet havasında sorular soruyorlar. Sonrasında yazılı sınav, sözlü mülakat ve transkript notunuzun belli ortalamaları alınıyor. Eğer bu ortalama 50’yi geçerse Erasmus+ Staj Hareketliliği’ne kabul ediliyorsunuz. Tabii bu sadece bir başlangıç. Asıl zorlu süreç kabul edildikten sonra başlıyor.

YETERLİ PUANI ALDIKTAN SONRA

Takip eden süreçte ülkeleri ve bu ülkelerdeki yaygın sektörleri araştırmaya başladım. Bu staj benim ilk stajım olacaktı ve iyi araştırmam gerekiyordu. Üstelik bu benim için çok büyük bir fırsattı. Öncelikle hangi ülkelerde mimarlığın geliştiğini ve iş bulma olasılığının yüksek olduğunu araştırmaya koyuldum. İngiltere diğer ülkelere göre mimarlık sektöründe çok daha iyi olmasıyla birlikte dil seviyemi geliştirmek için kaçırılmaz bir fırsattı. Araştırmalarımın sonucu da bunu doğruladı. Araştırma yaparken sadece tek bir ülkeye odaklanmanın mantıklı olmayacağını biliyordum. Daha önce staj deneyimimin olmaması ve şirketlerin bunu dikkate alacağını bilmek bu düşüncemi doğruluyordu. Bu yüzden diğer ülkelere de bakınmaya başladım. İngiltere benim öncelik göstereceğim ülke olacaktı.

Daha sonra özgeçmiş, motivasyon mektubu ve portfolyömü hazırladım ve şirketlere mail atmaya başladım. Gidebileceğim tüm ülkelerdeki mimarlık şirketlerini araştırdım ve hepsine tek tek mail atmaya başladım.

Üniversitemde zorunlu şantiye stajının gün sayısı 36 idi. Yurt dışındaki şirketler genellikle minimum 3 aylık stajyer istiyorlar. Çalışma programı, kaynaşma süreci ve işleyişi kavramak açısından staj süresi 3 aydan az olduğunda yeterli verimin alınamayacağını düşünüyorlar. Bu yüzden ben motivasyon mektubumda staj gün sayımı 3 ay olarak belirttim. 36 gün zorunlu staj gün sayısı, kalan günler ise gönüllü staj olacaktı.

Birçok şirketle görüşmelerim sonucunda İngiltere ve Almanya’da ki ofislerden kabul aldım. İngiltere önceliğim olduğu için onu tercih ettim. Şirket ile Skype görüşmesi yaptım, staj süresi ve ücret talep etmeme konusunda anlaşmaya vardık. Bu arada yurt dışında staj yapacaksanız ücret talebinizin olmaması seçilim şansınızı yükseltecektir. Çünkü Türkiye’de bile çoğu ofis ve firma stajyerlere ücret vermiyor, orada da bir çok firma ve ofis ücret konusuna sıcak bakmıyor.

Şirket ile olumlu geçen bir görüşmenin ardından belgelerimi gönderdim ve gerekli yerlere imzalar atıldı. Şimdi ise sıra CoS Number(Certificate of Sponsorship) ve vize alımına geldi. Ben 2019’da, İngiltere AB ülkesi iken oraya gitmiştim, daha Brexit onaylanmamıştı. Şu anda vize alımı ve CoS Number süreci nasıl oluyor bir bilgim yok. Ben size gittiğim dönem aşamalarından bahsedeceğim. Şimdi vize sistemi değişmiş olabilir.

Son durum için gov.uk sitesinden araştırma yapabilirsiniz.

CoS NUMBER NEDİR? NASIL ALINIR?

İngiltere vizesi alırken direkt olarak başvuru yapamıyorsunuz. Önce CoS Number almanız ve sonra bu numara ile başvuru yapmanız gerekmektedir. Bu numara sayesinde British Council (https://www.britishcouncil.org.tr/) size vize alımında sponsor olmuş oluyor ve böylelikle bankadaki hesap dökümünüz, geçiminizi sağlayacak kişinin bilgileri gibi belgelere hiç gerek kalmıyor. Zaten neler gerektiğini ve gerekmediğini size CoS Number ile birlikte gönderdikleri maile yazıyorlar. Yani bir nevi CoS Number aldıktan sonra vizeyi de almanız kolaylaşmış oluyor. Ama tabii ki numara almış olan herkese de vize çıkmayabiliyor. Bu yüzden evraklarınızı özen ve titizlikle hazırlamalısınız. CoS Number almak için gerekli olan evraklar şunlardır;

Tier 5 CoS Number başvuru formu (Dış İlişkiler Biriminizin web sitesinde linkini bulabilirsiniz.)

Davet Mektubu

Learning Agreement (Kendi üniversitenizin ve gideceğiniz üniversitenin bölüm ve okul Erasmus Koordinatörlerinin imzasını taşıyan ve üzerinde misafir olduğunuz üniversitede aldığınız dersler ve ects kredi bilgilerinin bulunduğu anlaşma belgesi.)

İngilizce Transkript

Güncel Pasaportunuzun Taranmış Hali

Adli Sicil Kaydı (E-devletten İngilizce olarak alabiliyorsunuz.)

Bu belgelerin tümünü taratıp Erasmus ofisinizin mailine gönderiyorsunuz ve onlar gönderiyor. CoS Number’a üniversiteniz başvuruyor. Belgelerinizi gönderdikten sonra 2-4 hafta arasında mail yoluyla üniversitenize cevap gönderiyorlar. Ben ilk başvurduğum zaman Learning Agreement’da iş tanımını daha iyi yapmanız gereklidir diye dönüt almıştım. CoS Number vermemişlerdi. (Numbersız kaldım anne.) Daha sonra iş tanımını daha iyi yapıp tekrar gerekli evraklarımı üniversitemin Erasmus ofisine gönderdim ve tekrar beklemeye başladım. Daha sonra ofise mail geldi ve CoS Number belgemi göndermişlerdi. CoS Number alabilmiştim. Tabii bu beni hem çok mutlu etmiş hem de çok motive etmişti. Çünkü ilk sefer olumsuz cevap geldiğinde numara alamayacağımı düşünerek korkmuştum. Eğer CoS Number alamazsanız vizeye de başvuru yapamazsınız. Bu yüzden çok önemli bir süreçti. Şimdi sıra vize almaya gelmişti.

İNGİLTERE VİZESİ NASIL ALINIR?

İngiltere Vizesi Nasıl Alınır?

İsterseniz ücret vererek vize almanıza yardımcı olacak aracı şirketler bulabilirsiniz. Ben kendim başvuru yaptım. Aracı şirket bulmanıza da gerek olduğunu düşünmüyorum çünkü iyi araştırırsanız her şeyi halledebiliyorsunuz. Vize evraklarını hazırlama süreci çok stresli ve titiz davranmanız gereken bir süreçtir. Ayrıca belli bir ücret ödediğiniz için vizenin çıkmaması durumunda ücretiniz de yanıyor. Vize başvuru randevusunu site üzerinden yapıyorsunuz. Başvuracağınız vize türü Tier 5 vizesi olacak. Vize ücretini site üzerinden yatırıyorsunuz, ben 257 dolar ödedim. Daha sonra bu site üzerinden size vize randevunuzu hangi şehirde ve hangi merkezde almak istediğinizi soruyor. Ben Ankara’da Sheraton Otel’de vize randevusuna gittim. Vize randevusunda sadece gerekli belgeleri aldılar ve fotoğrafımı çektiler. Sadece 5 dakika sürdü, heyecana gerek yok. Pasaportunuzu da teslim alıyorlar. Vize başvurusu için gerekli belgeler şunlardır;

VAF (Online başvuru sonrasında karşınıza çıkacak.)

Checklist (Online başvuru sonrasında karşınıza çıkacak.)

CoS Number Belgesi

Tier 5 CoS Number Başvuru Formu

Learning Agreement

Kabul Mektubu

Varsa Eski Pasaport (Taranmış hali)

Güncel Pasaport

Yerleşim Yeri ve İkametgah Belgesi (Hem Türkçesi hem İngilizcesi olacak ve İngilizcesini tercüman tarafından çevirtip imzalatmanız gerekir.)

Öğrenci Belgesi (Hem Türkçesi hem İngilizcesi olacak ve İngilizcesini tercüman tarafından çevirtip imzalatmanız gerekir.)

Nüfus Kayıt Örneği (Hem Türkçesi hem İngilizcesi olacak ve İngilizcesini tercüman tarafından çevirtip imzalatmanız gerekir.)

Adli Sicil Kaydı (E-devletten İngilizce alabilirsiniz.)

İngilizce Transkript

Tahmini Mezuniyet Tarihini Belirten Belge (Bölüm başkanınız yazacaktır.)

Hibe Yazısı (Erasmus ofisinizden alacaksınız.)

Sağlık Sigortası

Ben sağlık sigortamı Gulf Sigorta aracılığıyla 3 aylığını 40 euro’ya yaptırdım. Bu arada vize alırken uçak bileti rezervasyonları, otel rezervasyonları gibi belgeler teslim etmedim. İngiltere vizesi alırken şeffaf olmaya özen gösterin. Onlar sizden her şeyi olduğu gibi istiyor. Hatta vize alırken şunu bile yazmışlardı; “Vizeniz çıkmadan uçak biletinizi almayınız”. Bu yüzden sırf vize alabilmek için uçak bileti almayın. Gerekli belgeleri de randevu sırasında teslim ettikten sonra sıra beklemeye geliyor, size pasaportunuz hazır olduğunda mail gönderiyorlar ve vize merkezinden gidip pasaportunuzu kapalı halde alıyorsunuz. Pasaportunuzu açtığınızda içine damgalı bir şekilde vizeyi basmışlar ise vizeniz çıkmış demektir, hayırlı olsun.

Şimdi sıra kalacak yer bulmaya geldi. Airbnb, facebook gibi bir çok siteden kiralık odalara bakmanız mümkün. Oda fiyatları aylık ortalama 500-800 sterlin arasındadır. Londra başkent olduğu için burada ev ve oda fiyatları daha pahalıdır. Ben araştırmalarım sonucunda facebook grubundan 400 sterline oda buldum ve tuttum. Orada oda fiyatlarına genellikle yemek haricinde her şey dahildir (elektrik, su, internet, ısınma vs). Eğer öğrenci yurtlarında kalmak isterseniz fiyatlar 800-900 sterline kadar çıkmaktadır. Bu yüzden en uygunu oda kiralamaktır. İngiltere’de yaşam standardı yüksektir. Teknoloji, sanayi, ulaşım, yeme-içme konusunda ucuz bir ülkedir. Tek pahalı olan yanı ev fiyatlarıdır. Kira fiyatları yüksektir ve ev fiyatları çok pahalıdır. Benim oda kiramla beraber aylık giderim ortalama 700 sterlin idi. Bu noktada şunu unutmayın okulun verdiği hibe size yetmeyecektir. (İngiltere için verilen hibe 600 euro idi. Bu da 512 sterlin ediyordu.) Ben tüm paramı nakit olarak yanıma almıştım. Bu yüzden banka hesabı açtırmadım. Fakat açtırmak isterseniz öğrencilerin sıklıkla kullandığı HSBC’yi tercih edebilirsiniz.

Londra’da 5 adet havaalanı vardır. Ortalama bilet fiyatları erken alırsanız 700-800 TL’dir. Ben Londra’ya en uzak (1,5-2 saat) havaalanı olan Luton’a bilet almıştım. Yaklaşık 550 TL civarıydı. Uzak olduğundan dolayı bilet fiyatları diğer havaalanlarından alacağınız bilet fiyatlarına göre genellikle daha uygun oluyor.

STAJ ŞEHRİM: LONDRA

London Eye

Londra, Birleşik Krallık ve İngiltere’nin başkentidir. Para birimi sterlin’dir. Resmi dili İngilizce’dir. Dolayısıyla dil gelişiminiz açısından tercih edilebilecek ülkelerin başında gelmektedir. İngiltere, muhteşem tarihi yapılarıyla, mimarisiyle ve doğasıyla sizi büyüleyen, beşeri güzelliğe önem verildiğini kurallarıyla benimseten muhteşem bir ülkedir. Bahçenizden bir ağaç kesmek için bile izin alma zorunluluğu bu kurallardan sadece biridir. İngiltere’nin havası sürekli yağmurlu ve soğuktur. Yazın gitseniz bile yağmurluk ve kazaklara ihtiyaç duyacaksınızdır.

Dünyanın en kozmopolit şehirlerinden birisi olması dolayısıyla birçok farklı kültürü bünyesinde barındırıyor. Üstelik dünyaca ünlü British Museum ve Natural History Museum gibi ünlü müzeler de burada.

*Bir hafta sonunda dünyanın en büyük mimarlık sergilerinden birisine katıldım. Bu sergiyi The Bartlett School of Architecture adlı okul düzenlemişti. Önce oradaki okullarda mimarlık bölümü okumak hakkında bilgi vermek istiyorum. Orada mimarlık 3+2+2 aşamalı olmak üzere 7 yıldır. Diploma sistemi de aşamalıdır. İlk 3 yıl teorik bilgi veriliyor. Daha sonraki 2 yıl staj yapıyorsunuz. En son 2 yılda da asıl diplomayı kazanmak için hem teorik hem pratik yapıyorsunuz. Fakat örneğin ilk 3 yıl okul okuduktan sonra size tamam mı devam mı diyorlar. Eğer biz çileyi çektik yeter derseniz size diploma veriyorlar fakat bu diploma sınırlı. Örneğin ofis açma yetkiniz yok. Sadece stajyer gibi çalışıyorsunuz. Ve herhangi bir aşamada diploma alırsanız sonraki yılları farklı bir zamanda okuyamıyorsunuz, diploma almayı kabul ettiğiniz anda pişman olup geri dönme şansınız olmuyor.

Bu okuldaki sergide de öğrencilerin tüm projeleri ve maketleri sergilenmişti. Temel tasarım dersinde yaptıklarına kadar tüm yaratıcı eserler sergileniyordu. Ve onların mimarlık sisteminin tamamen yaratıcılığa dayandığını gördüm. Benim okulum tekniğe daha fazla önem veriyor. Onlarda yaratıcılık ve farklılık ön plandaydı. Verilen projeler de gayet zorlayıcıydı gördüğüm kadarıyla. Ve Türkiye’deki teknik gibi ilk sınıflarda el çizimleri de yapmışlardı. Gerçekten mesleki anlamda harika bir sergiydi ve böylece mimarlığa bakış açınızı bir kez daha genişletecek ölçekte bir sergiydi.

İlk gittiğim zaman adeta büyülenmiştim. Londra’da çok uzak yerlere gitmedikçe otobüs ya da metro kullanmıyordum. Her yanı tarihi yapılarla çevrili caddelerde yürümek bana mutluluk veriyordu. Bazen işten sonra saatlerce sokaklarda yürüyüp sırf yapıları incelediğim bile oluyordu. Ayrıca yeşiline de çok önem veren bir ülke olduğundan dolayı dünyanın en büyük parklarından birisi olan Hyde Park’a ev sahipliği yapıyordu. Benim için bu parkta yürüyüş yapmak ve dinlenmek gibisi yoktu.

Beni İngiltere’de en çok etkileyen şeylerden birisi de çoğu müze, opera, sanat galerileri ve etkinliklerin girişlerinin ücretsiz olmasıydı. Bu gerçekten harika bir fırsattı. Böylece ekonomik bir şekilde her yeri gezme ve görme şansınız oluyor. İngiltere, kurallar ve disiplinler konusunda katı bir ülkedir fakat kurallara uyduğunuz müddetçe de harika bir yaşantı kaçınılmaz oluyor. İngiliz insanları disiplinli ve kural sever olmalarının yanı sıra gayet kibar ve nazik insanlardır. Herhangi bir sırada kuralı bozsanız dahi herkes tepki gösterecektir.

Tam teşekküllü İngiliz kahvaltısı

Kahvaltı öğününe önem veriyorlar. İngiliz kahvaltısı genellikle kızarmış ekmek, domuz pastırması, sosis, yumurta, siyah muhallebi, kuru fasulye, mantar içerir ve yanında çay, kahve veya meyve suyuyla tüketilir. Biliyorsunuz ünlü İngiliz çayı olan sütlü çay onların favori içeceğidir, kesinlikle tavsiye ediyorum. Bu arada İngiltere genel olarak temiz bir ülke olmasına rağmen Londra diğer şehirlere göre daha kirli bir şehirdir. Kozmopolit bir şehir olduğu için İngilizlerden çok, farklı ülkelerden gelen insanları caddelerde görüyorsunuz. İngilizler diğer insanların kurallara uymamasından rahatsızlık duyup zamanla kırsal kasabalara yerleşmiş. Trafik konusunda herkes kurallara uyuyor çünkü trafik kuralları ihlal etmenin çok büyük yaptırımları var. Hükümetin en hassas olduğu ve çok ağır cezaları bulunan suçlardan birisi de vergi kaçırmakmış.

ULAŞIM ve ALIŞVERİŞ

İngiltere’nin simgelerinden biri haline gelen çift katlı kırmızı otobüs

İnsanlar genellikle bisiklet kullanıyorlar. Ama otobüs ya da metro kullanacaksınız öncelikle Oyster kart edinmeniz gerekmektedir. Bu kartın fiyatı 10-15 sterlindir. Metro istasyonlarında cihaz üzerinden karta dolum yapılmaktadır. Benim evim ve iş yerimin arası yakındı ve sadece bir otobüs ile gidebiliyordum. Bu yüzden 80 sterline aylık otobüs tarifesi yüklettim. Aylık otobüs tarifesinin sistemi şöyle; bir ay boyunca sınırsız sayıda (sadece şehir içi) otobüs kullanabiliyorsunuz. Gün hesabı ile çalışıyor.

Eğer hem metro hem otobüs tarifesi almak isterseniz 130 sterlin civarında bir ücret ödemeniz gerekmektedir ve yine aynı şekilde hem metroları hem şehir içi otobüsleri 1 ay boyunca sınırsız sayıda kullanabiliyorsunuz. Metro kullanacaksanız zone’lara göre fiyat değiştiğinden dolayı kartınızı hem girerken hem çıkarken okutmanız gerekmektedir. Eğer metrodan çıktıktan sonra kartınızı basmazsanız kartınıza 4-5 sterlin kadar ceza ödemeniz gerekiyor. Ama otobüste sadece girerken okutuyorsunuz. Tarife istemiyorsanız, tek binişlik bir kişi 1.5 sterlindir.

Otobüslerin çift katlı olması dolayısıyla trafikte yavaş ilerlemesi ve adım başı otobüs durağı olduğu için metrolar daha çok tercih ediliyor. Sabahları metrolar İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerdeki metro yoğunluğunu aratmıyor. İlk gittiğiniz zaman Londra’nın tren ve otobüs hatları size bir hayli karışık gelebilir. Ben bu yüzden telefonuma otobüsün geliş-gidiş dakikasına kadar gösteren “Citymapper” adlı uygulamayı indirdim. Bu uygulama dönene kadar bana çok yardımcı oldu.

ASDA- TESCO , A-101- BİM

Alışverişlerinizi ASDA ve TESCO adlı marketlerden yapabilirsiniz. Bu marketler hem çok uygun hem de çok yaygındır. Hemen hemen her yerde bu marketlerle karşılaşabilirsiniz. Yiyecekler ucuzdur. Marketlerde genellikle tane anlayışı hakimdir. Çoğu meyve ve sebze kilo ile değil de tane olarak satılıyor.  

Size şu bilgiyi de vereyim, eğer ileriki zamanlarda Londra’ya yerleşme ve çalışma hayaliniz varsa oradaki harcamalarınızın faturasını atmayın. Ben market alışverişlerimin faturasını bile hala saklıyorum çünkü ileriki zamanlarda çalışma vizesine başvurduğunuzda eğer daha önce İngiltere’de bulunmuşsanız oradaki harcamalarınızı göstermek, çalışma vizesi alımınızı olumlu yönde etkileyecektir.

STAJ GÜNLÜKLERİ

İlk staj günüm. Hem çok heyecanlı hem de endişeliydim. İlk stajım yurt dışında gerçekleşecekti. Gerçekten tarif edilemez bir duygu. Ofise ilk gittiğimde beni stajyerler ve mimarlar gayet samimi ve sevecen bir tavırla karşıladılar. İlk etapta sohbet ettik. Daha sonra bana bilgisayardan kuralların ve şifrelerin bulunduğu bir pdf açıp okumamı söylediler. Bu pdf’in içinde ofise ait tüm bilgiler yer alıyordu. Ofisteki bilgisayarlar MAC’ti. MAC bilgisayarların ara yüzleri daha farklı olduğu için alışmaya çalıştım. Patronum daha sonradan geldi ve onunla da tanıştık. Çok kibar ve sıcak yaklaştı. Dil konusunda anlamadığım bir şey olduğunu sezdiği an hemen açıklıyordu. Gayet tatlı ve nazik bir insandı.

Size biraz da çalışma şartlarından bahsetmek istiyorum. Çalışma şartlarının ağır olduğunu peşin peşin söylemeliyim. Yurt dışındaki şirketler çoğunlukla öğle yemekleri vermezler, bizde de verilmiyordu. Çalışma saatimiz 9.30-18.30 olmasına rağmen bazen 19.00 ya da 20.00’da çıktığımız bile olabiliyordu. İlerleyen zamanlarda size bir stajyer gibi değil, mimar gibi sorumluluk yüklüyorlar. Benim ilk stajım olduğu için biraz daha fazla zorlandım. Fakat kısa zamanda bu maratona alıştım ve gerçekten şirket işleyişine kadar her şeyi öğrendim. Şirket işleyişinde en çok dikkatimi çeken şeylerden birisi de her şeyi kayıt altına almaları oldu. Bir şirketle mailleştiğinizde bile tüm mailleri bilgisayara dosya açıp kaydediyorsunuz. Şantiyeden geldikten sonra tüm fotoğraflarınızı bilgisayara kaydediyorsunuz. Tüm kargoların faturaları, tüm şirket giderleri… Aklınıza gelebilecek her şeyi bilgisayara kaydediyorduk. Her zaman işlerini garanti altına almayı seviyorlardı. 2. Ayımın sonunda beni şantiye sorumlusu yapmışlardı. Şantiyeye gelen-giden tüm malları, çalışanları, saatleri kayıt altına alıyordum. Ofis ve şantiye arasındaki her türlü bağlantıyı sağlıyordum. Sevkiyatlar zamanında gelmediğinde sorumlu yerleri arayıp ilgileniyordum. Aynı zamanda ofiste çizim de yapıyordum. Ofisimiz program olarak Vectorworks, Sketchup ve PS kullanıyordu.

Arkadaşlarım, yine iyiyiz!

Orada staja gidecekseniz gerçekten bileğinizin hakkıyla çalışıyorsunuz ve emin olun döndükten sonra bunun faydasını fazlasıyla görüyorsunuz. Ve şunu da ekleyeyim yurt dışında yabancı bir şirkette çalışacaksanız belli bir İngilizce seviyenizin olması gerekiyor, aksi halde çok zorlanırsınız. Zamanla aksana ve konuşmaya alışıyorsunuz. Kesinlikle yurt dışı deneyimini tavsiye ediyorum çünkü hem çok şey öğreniyorsunuz hem de alanınızda bir adım önde oluyorsunuz. Umarım bu yazımda sizlere yardımcı olabilmişimdir.

Betül ARCAGÖK

BİZİMLE KAL!

One thought on “ERASMUS STAJ PROGRAMI: İNGİLTERE

Add yours

Bir Cevap Yazın

Create a website or blog at WordPress.com

Up ↑

%d blogcu bunu beğendi: